Arı kovanlarımı bahçeye bıraktım Sadık bey birkaç defa gelip bir şeyler gösterdikten sonra artık kendim bakmaya başladım. Adeta sigara gibi bağımlı hale getiriyor kişiyi, acemiyim sabahları kapaklarını açar içine bakardım tabi onlarda
sokardı, vücut bağışıklık kazanmadığı içinde soktuğu yerler şişerdi, buda iş yerinde arkadaşlarım için eğlence konusu olurdu. O yıl aldığım yedi kovanın beşini ikiye böldük, ikisinde bal örettik, bal hasat zamanı geldi, ben il dışında
idim, Sadık bey gelmiş iki kovanın balını hasat etmiş, akşam eve götürmek üzere arılığın içine bırakmışlar, arı bu durur mu başlamışlar yağmaya yapmaya, akşam evden aradılar biz balı hasat ettik ancak arılar dadanmışlar ne yapalım
diye, ne yapabiliriz ki o yıl sadece daha önce aldığım iki çıta balı yemek kısmet oldu. Tüm balları bir günde arı yedi bitirdi. Artık arıcı olmuştum, o gün bu gün arıcılık yapmaya devam ediyorum, elden ayaktan kesilmeden de yapmaya
devam edeceğim, etmeden duramam. O günden bu yana başkasının ürettiği balları değil kendi ürettiğim balları tüketiyoruz, başkasının eline bakmak yerine, başkaların hayır dualarını almayı tercih ediyorum. Ufak tefek de satarak aile
bütçesine katkı sağlamış oluyordum. Yıllar yılı kovaladı, bu işi kavramış başkalarına da tavsiye ediyordum, çevremde arıcılık yapan hemen herkese ben tavsiye ettim, almalarına, öğrenmelerine yardımcı oldum. Ta ki 1996 yılına kadar,
artık bizim için hobi olmaktan çıkmış, bir kazanç kapısının yanı sıra insanlara Hakkari balını tattırma zamanı gelmiş diyerek “ÖZER ARICILIK BALCILIK” adı altında birde balcılık işine başladık. Bu arada dünya da eşi benzeri olmayan,
ancak bir o kadar da kıymeti bilinmeyen Hakkari balını markalaştırmak, hak ettiği yere getirebilmek, milletimizi bu konuda bilinçlendirebilmek için, yaptığımız tüm çabalar fırsatçıların kalitesiz balları, pahalıya satma hayalleri
ile durdu kaldı.